A | 171 kayıt |
|
Abdal (derviş) tekkede, hacı Mekke`de bulunur. |
Abdal ata binince bey oldum sanır, şalgam aşa girince yağ oldum sanır. |
Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz. |
|
Abdala `kar yağıyor` demişler, `titremeye hazırım` demiş. |
Abdalın dostluğu köy görünceye kadar. |
Acele bir ağaçtır, meyvesi pişmanlık. |
|
Acele ile menzil alınmaz. |
Acele işe şeytan karışır. |
Acemi katır kapı önünde yük indirir. |
|
Acı (kötü) söz insanı (adamı) dininden (çıkarır), tatlı söz (dil) yılanı deliğinden (ininden) çıkarır. |
Acı patlıcanı kırağı çalmaz. |
Acıkan doymam (sanır), susayan kanmam sanır. |
|
Acıkmış kudurmuştan beterdir. |
Acındırırsan arsız olur, acıktırırsan hırsız olur. |
Aç (arık) at yol almaz, aç (arık) it av almaz. |
|
Aç aman bilmez, çocuk zaman bilmez. |
Aç ayı oynamaz. |
Aç bırakma hırsız edersin, çok söyleme arsız (yüzsüz) edersin. |
|
Aç doymam, tok acıkmam sanır. |
Aç elini kora sokar. |
Aç kurt bile komşusunu dalamaz. |
|
Aç ne yemez, tok ne demez. |
Aç tavuk (düşünde) kendini buğday (arpa, darı) ambarında sanır (görür). |
Aç tokun yüzüne bakmakla doymaz. |
|
Açık ağız aç kalmaz. |
Açık yaraya tuz ekilmez. |
Açık yerde tepecik kendini dağ sanır. |
|
Açılan solar, ağlayan güler. |
Açın gözü ekmek teknesindedir (olur). |
Açın karnı doyar, gözü doymaz. |
|
Açma sırrını dostuna, o da söyler dostuna. |
Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü. |
Adalet ile zulüm bir yerde barınmaz. |
|
Adam adam denmekle adam olmaz. |
Adam adama her daim muhtaç (gerek olur). |
Adam adama yük değil, can gövdeye mülk değil (Adam adama yük olmaz). |
|
Adam adamdan korkmaz, utanır (hatır sayar). |
Adam adamdır, olmasa da pulu; eşek eşektir, olmasa da çulu. |
Adam adamı bir kere (defa) aldatır. |
|
Adam ahbabından bellidir (Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu diyeyim). |
Adam olana bir söz yeter. |
Adama dayanma ölür, duvara (ağaca) dayanma yıkılır (kurur). |
|
Adamak kolay, ödemek güçtür. |
Adamın (insanın) adı çıkacağına (çıkmaktansa) canı çıksın (çıkması yeğdir). |
Adamın iyisi alış verişte belli olur. |
|
Adamın iyisi iş başında belli olur. |
Adamını yere bakanından, suyun ağır (sessiz) akanından kork (sakın). |
Ademoğlu (insanoğlu) çiğ süt emmiştir. |
|
Ağaca çıkan keçinin dala bakan oğlağı olur. |
Ağacı kurt, insanı dert yer. |
Ağaç kökünden yıkılır. |
|
Ağaç yaprağı ile güzeldir (gürler). |
Ağaç yaş iken eğilir. |
Ağılda oğlak doğsa ovada otu biter. |
|
Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır. |
Ağır kazan geç kaynar. |
Ağır ol, batman gelesin. |
|
Ağır taş batman döver (yerinden oynamaz). |
Ağır yongayı yel kaldırmaz. |
Ağız yer, yüz utanır. |
|
Ağlamayan çocuğa meme vermezler. |
Ağlatan gülmez. |
Ağrısız baş mezarda gerek (olur). |
|
Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar. |
Ah alan onmaz. |
Ahlatın (armudun) iyisini ayılar yer. |
|
Ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez. |
Ahmak iti yol kocatır. |
Ak akçe kara gün içindir. |
|
Ak koyunun kara kuzusu da olur. |
Akacak kan damarda durmaz. |
Akan su yosun (pislik) tutmaz. |
|
Akan suya inanma, el oğluna güvenme. |
Akar su çukurunu kendi kazar. |
Akıl akıldan üstündür. |
|
Akıl için tarik (yol) birdir. |
Akıl kişiye (adama) sermayedir. |
Akıl para ile satılmaz. |
|
Akıl yaşta değil baştadır. |
Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır (Deli dostun olacağına akıllı düşmanın olsun). |
Akıllı hırsız, şaşkın ev sahibini bastırır. |
|
Akıllı köprü arayıncaya dek deli suyu geçer. |
Akıllıyı arkada tutma, akılsızı kılavuz etme. |
Akılsız başın zahmetini (cezasını) ayaklar çeker. |
|
Akla gelmeyen başa gelir. |
Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama. |
Akraba (dost) ile ye, iç, alışveriş etme. |
|
Akşama karşı gitme, tana karşı yatma. |
Akşamın hayrından sabahın şerri yeğdir (iyidir). |
Al elmaya taş atan çok olur. |
|
Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunsun (gocunur). |
Alacağın olsunda da alakargada olsun. |
Alacakla verecek (borç) ödenmez. |
|
Alçak uçan yüce konar, yüce uçan alçak konar. |
Alçak yer yiğidi hor gösterir. |
Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır. |
|
Alet işler, el övünür. |
Alışmış kudurmuştan beterdir. |
Allah bir kapıyı kapatırsa ötekini açar. |
|
Allah dağına göre kar verir (verir kışı). |
Allah doğrunun yardımcısıdır. |
Allah gümüş kapıyı kaparsa altın kapıyı açar. |
|
Allah kulunu kısmeti ile yaratır. |
Allah sabırlı kulunu sever. |
Allah sağ eli sol ele muhtaç etmesin. |
|
Allah uçamayan kuşa alçacık dal verir. |
Allah`ın bildiği kuldan saklanmaz. |
Allah`tan umut kesilmez. |
|
Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste. |
Almadan vermek, Allah`a mahsus (yaraşır). |
Almadığın hayvanı kuyruğundan tutma. |
|
Altı olur, yedi olur, hep Allah`ın dediği olur. |
Altın anahtar her kapıyı açar. |
Altın eli bıçak kesmez. |
|
Altın eşik, gümüş eşiğe muhtaç olur. |
Altın yere düşmekle pul olmaz. |
Aman diyene kılıç kalkmaz (Eğilen baş kesilmez). |
|
Ana evlâdını atmış, yar başında tutmuş. |
Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz. |
Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. |
|
Ar dünyası değil kâr dünyası. |
Araba devrilince (teker kırılınca) yol gösteren çok olur. |
Araba ile tavşan avlanmaz. |
|
Arabanın ön tekeri nereden geçerse arka tekeri de oradan geçer. |
Arı bal alacak çiçeği bilir. |
Arı, kızdıranı sokar. |
|
Arık öküze bıçak çalınmaz. |
Arpa eken buğday biçmez. |
Arslan yatağından (yattığı yerden) bellidir (belli olur). |
|
Asil azmaz, bal kokmaz (kokarsa yağ kokar, çünkü aslı ayrandır). |
Aslını inkâr eden (saklayan) haramzadedir. |
Aş taşınca kepçeye paha olmaz. |
|
Aşığa Bağdat sorulmaz (ırak değildir). |
Aşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır. |
Aşını, eşini, işini bil. |
|
At binenin (iş bilenin), kılıç kuşananın. |
At binicisini tanır (bilir). |
At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır. |
|
At ölür, itlere bayram olur. |
At sahibine (biniciye) göre eşer (kişner). |
At yiğidin yoldaşıdır. |
|
At, adımına göre değil, adamına göre yürür. |
Ata eyer gerek, eyere er gerek. |
Atanın (babanın) sanatı oğula mirastır. |
|
Atasını tanımayan Allah`ını tanımaz. |
Ateş düştüğü yeri yakar. |
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz. |
|
Ateşle barut bir yerde durmaz. |
Atılan ok geri dönmez. |
Atın bahtsızı arabaya düşer. |
|
Atın ölümü arpadan olsun. |
Atın ürkeği, yiğidin korkağı. |
Atlar nallanırken kurbağa ayağını uzatmaz. |
|
Atlasa kıl yapışmaz. |
Av avlayanın, kemer bağlayanın. |
Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz. |
|
Ava giden avlanır. |
Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar. |
Ay ışığında ceviz silkilmez. |
|
Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz. |
Ayağı yürüten baştır. |
Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin. |
|
Ayağını yorganına göre uzat. |
Ayı görmeden bayram etme. |
Ayıpsız yâr (dost) arayan, yârsız (dostsuz) kalır. |
|
Az söyle, çok dinle. |
Az tamah çok ziyan getirir. |
Az veren candan, çok veren maldan. |
|
Aza demişler: `Nereye?`, `Çoğun yanına` demiş. |
Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz. |
Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım. |
|
B | 93 kayıt |
|
Baba malı tez tükenir, evlât gerek kazana. |
Baca eğri de olsa duman doğru çıkar. |
Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağda izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun). |
|
Bağla atını, ısmarla Hakk`a. |
Bağlı koyun yerinde otlar. |
Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur. |
|
Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap olurdu. |
Bal bal demekle ağız tatlanmaz. |
Bal tutan parmağını yalar. |
|
Balık baştan avlanır. |
Balık baştan kokar. |
Balta değmedik (girmedik) ağaç (orman) olmaz. |
|
Bana benden her ne olursa, başım rahat bulur dilim susarsa. |
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın. |
Baskın basanındır. |
|
Baş başa bağlı, baş da şeriata. |
Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz. |
Baş dille tartılır. |
|
Baş kes, yaş kesme. |
Baş nereye giderse ayak da oraya gider. |
Başa gelen çekilir. |
|
Başa gelmeyince bilinmez. |
Başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinde taşısın. |
Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla. |
|
Bedava sirke baldan tatlıdır. |
Belâ geliyorum demez. |
Beleş atın dişine (yaşına, yularına, dizginine) bakılmaz. |
|
Besle kargayı, oysun gözünü. |
Besle, büyük danayı; tanımasın anayı. |
Beş parmağın beşi bir değil (olmaz). |
|
Beterin beteri vardır. |
Bıçağı kestiren kendi yüzü suyu, insanı sevdiren kendi huyu. |
Bıçak sapını kesmez. |
|
Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz). |
Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır. |
Bilinmedik aş ya karın ağrıtır, ya baş. |
|
Bilmemek ayıp değil, sormamak (öğrenmemek) ayıp. |
Bin bilsen de bir bilene danış. |
Bin dost az, bir düşman çok. |
|
Bin merak bir borç ödemez. |
Bin nasihatten bir musibet yeğdir. |
Bin ölçüp bir biçmeli. |
|
Bin tasa (kaygı) bir borç ödemez. |
Bir (sağ) elinin verdiğini öbür (sol) elin görmesin. |
Bir adama kırk gün deli desen deli olur. |
|
Bir adamın adı çıkacağına canı çıksın. |
Bir ağızdan çıkar bin ağıza yayılır. |
Bir ahırda at da bulunur, eşek de. |
|
Bir başa bir göz yeter. |
Bir bulutla kış olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez). |
Bir çöplükte iki horoz ötmez. |
|
Bir deli kuyuya bir taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış. |
Bir elin nesi var iki elin sesi var. |
Bir göz ağlarken öbür göz gülmez. |
|
Bir günlük beylik, beyliktir. |
Bir insanı tanımak için ya alış veriş etmeli, ya yola gitmeli. |
Bir koyundan iki post çıkmaz. |
|
Bir kötünün yedi mahalleye zararı dokunur (vardır). |
Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır. |
Bir selâm bin hatır yapar. |
|
Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge. |
Bir sürçen atın başı kesilmez. |
Bir şeyin önüne bakma, sonuna bak. |
|
Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden. |
Biri yer, biri bakar; kıyamet ondan kopar. |
Bitli (kurtlu, çürük) baklanın kör alıcısı olur. |
|
Boğaz dokuz (kırk) boğumdur (boğa boğa söyler). |
Bol bol yiyen, bel bel bakar. |
Borç iyi güne kalmaz. |
|
Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır. |
Borç yiğidin kamçısıdır. |
Borçlunun yalımı alçak olur. |
|
Borçsuz çoban yoksul beyden yeğdir. |
Borçtan korkan kapısını geniş (büyük) açmaz. |
Bostan yeşil (gök) iken pazarlığa oturulmaz. |
|
Boş çuval ayakta (dik) durmaz. |
Boş fıçı çok (fazla) langırdar. |
Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir. |
|
Boş torba ile at tutulmaz (Boş torbaya eşek gelmez). |
Boynuz kulağı geçer (Boynuz kulaktan sonra çıkar ama kulağı geçer). |
Böyle gelmiş böyle gider. |
|
Bugün bana ise yarın sana. |
Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir. |
Bugünün işini yarına bırakma. |
|
Buğday başak verince orak pahaya çıkar (kıymete biner). |
Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa düşmeyince. |
Buğdayın yanında acı ot da sulanır. |
|
Bükemediğin eli öp. |
Bülbülü altın kafese koymuşlar, `ah vatanım` demiş. |
Bülbülün çektiği dil (i) belâsıdır. |
|
Büyük balık, küçük balığı yutar. |
Büyük başın derdi büyük olur. |
Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme. |
|
C | 12 kayıt |
|
Cambaz ipte, balık dipte gerek. |
Can boğazdan gelir. |
Can canın yoldaşıdır. |
|
Can cümleden aziz (dir). |
Can çıkmayınca huy çıkmaz. |
Cana gelecek (kaza-zarar) mala gelsin. |
|
Canı yanan eşek attan yürük olur. |
Cefa çekmeyen sefanın kadrini bilmez. |
Cennetin kapısını cömertler açar. |
|
Cesurun bakışı, korkağın kılıcından keskindir. |
Cins horoz yumurtada (iken) öter. |
Cins kedi ölüsünü göstermez. |
|
Ç | 36 kayıt |
|
Çabuk parlayan, çabuk söner. |
Çağrılan yere erinme, çağrılmayan yere görünme. |
Çalıda gül bitmez, cahile söz yetmez. |
|
Çalma elin kapısını, çalarlar kapını. |
Çam sakızı, çoban armağanı. |
Çanağa ne doğrarsan kaşığına o çıkar. |
|
Çanakta balın olsun, arı Bağdat`tan gelir. |
Çarşı iti ev beklemez. |
Çatal kazık yere çakılmaz. |
|
Çıkmadık candan umut kesilmez. |
Çıngıraklı deve kaybolmaz. |
Çiftçinin ambarı sabanın ucundadır. |
|
Çiftçiye yağmur, yolcuya kurak; cümlenin muradını verecek Hakk. |
Çingene çingeneye çatmadıkça kasnak boynuna geçmez. |
Çingeneden çoban olmaz, Yahudi`den pehlivan. |
|
Çingeneye beylik vermişler, önce babasını asmış. |
Çirkefe taş atma üstüne sıçrar. |
Çivi çıkar ama yeri kalır. |
|
Çivi çiviyi söker. |
Çobansız koyunu kurt kapar. |
Çocuğa iş buyuran, ardına kendi düşer (Çocuğa iş, ardına sen düş/ Çocuğu işe sal, ardınca sen var). |
|
Çocuğun bulunduğu yerde dedikodu (gıybet) olmaz. |
Çocuğun yediği helâl, giydiği haram. |
Çocuk büyütmek taş kemirmek. |
|
Çocuk doğmadan kaftan biçilmez. |
Çocuk düşe kalka büyür. |
Çocuktan al haberi. |
|
Çoğu zarar, azı karar. |
Çok arpa atı çatlatır. |
Çok bilen çok yanılır. |
|
Çok gezen çok bilir. |
Çok havlayan köpek ısırmaz. |
Çok koşan (seğirten) çabuk (tez) yorulur. |
|
Çok söyleme arsız olur, aç koyma hırsız olur (Aç bırakma hırsız olur, çok söyleme arsız olur). |
Çok yaşayan bilmez, çok gezen bilir. |
Çürük tahta çivi tutmaz. |
|
D | 48 kayıt |
|
Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. |
Dağ ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden aşar. |
Damlaya damlaya göl olur. |
|
Danışan dağı aşmış, danışmayan (-ın) yolu şaşmış. |
Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz. |
Davul dengi dengine çalar. |
|
Davulun sesi uzaktan hoş gelir. |
Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan. |
Deli deliden hoşlanır, imam ölüden. |
|
Deli ile çıkma yola, başına getirir (gelir türlü) belâ. |
Deliye her gün bayram. |
Demir nemden, insan gamdan çürür (Duvarı nem, insanı gam yıkar). |
|
Demir tavında dövülür. |
Denize düşen yılana sarılır. |
Derdini söylemeyen derman bulamaz. |
|
Dertsiz baş (kul) olmaz. |
Dervişin fikri ne ise, zikri de odur. |
Destursuz bağa girilmez (gireni sopa ile kovarlar). |
|
Deveden büyük fil var. |
Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur. |
Devletin malı deniz, yemeyen domuz. |
|
Dibi görünmeyen suya girme. |
Dikensiz gül olmaz. |
Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim. |
|
Dilin cismi küçük, cürmü büyük. |
Dilin kemiği yok. |
Dinsizin hakkından imansız gelir. |
|
Doğmadık çocuğa kaftan (don) biçilmez. |
Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. |
Doğru söz (ağıdan) acıdır. |
|
Doğrunun yardımcısı Allah`tır. |
Dokuz at bir kazığa bağlanmaz. |
Dolu bardak su almaz. |
|
Dolu küpün sesi çıkmaz. |
Dost acı söyler. |
Dost başa bakar, düşman ayağa. |
|
Dost dostun eyerlenmiş atıdır. |
Dost ile ye, iç; alış veriş etme. |
Dost kara günde belli olur. |
|
Dostluk başka, alış veriş başka. |
Dostun attığı taş baş yarmaz. |
Duvarı nem, insanı gam yıkar. |
|
Dünya malı dünyada kalır. |
Dünya Sultan Süleyman`a bile kalmamış. |
Dünya tükenir, yalan tükenmez. |
|
Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düş de gör. |
Düşman düşmana rahmet (gazel, yasîn) okumaz. |
Düşmez, kalkmaz bir Allah. |
|
E | 37 kayıt |
|
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane. |
Eceli gelen köpek cami duvarına işer. |
Eden bulur, inleyen ölür. |
|
Eğilen baş kesilmez. |
Eğreti ata (el atına) binen tez iner. |
Eğri otur, doğru söyle. |
|
Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını. |
Ekmeden biçilmez. |
El el ile, değirmen yel ile. |
|
El elden üstündür. |
El eli yıkar, iki el de yüzü. |
El elin eşeğini türkü çağırarak arar. |
|
El için kuyu kazan, evvelâ kendi düşer. |
El ile gelen düğün bayram. |
El kazanı ile aş kaynamaz. |
|
El mi yaman, bey mi? |
El yarası onulur (geçer, iyi olur) dil yarası onulmaz (iyi olmaz). |
Elçiye zeval olmaz. |
|
Emanete hıyanet olmaz. |
Emek olmadan yemek olmaz. |
Er ekmeği er kursağında kalmaz. |
|
Er olan ekmeğini taştan çıkarır. |
Erkek arslan dişisinden kuvvet alır. |
Erteye kalan, arkaya kalır. |
|
Esirgenen göze çöp batar. |
Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez. |
Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir. |
|
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der. |
Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah`a ısmarla. |
Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez. |
|
Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır. |
Etle tırnak arasına girilmez. |
Etme bulma dünyası. |
|
Ev alma komşu al. |
Evdeki hesap çarşıya uymaz. |
Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet. |
|
Evli evinde, köylü köyünde gerek. |
|
F | 5 kayıt |
|
Fare (sıçan) deliğe sığmamış, bir de kuyruğuna (kıçına) kabak bağlamış. |
Faydasız baş mezara yaraşır. |
Fazla (artık) mal göz çıkarmaz. |
|
Fırsat her vakit ele geçmez. |
Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar. |
|
G | 33 kayıt |
|
Gafile kelâm, nafile kelâm. |
Gammaz olmasa tilki pazarda gezer. |
Garip kuşun yuvasını Allah yapar. |
|
Gâvurun ekmeğini yiyen, gâvurun kılıcını çalar. |
Gelen gidene rahmet okutur (Gelen gideni aratır). |
Gelene git denilmez. |
|
Gemisini kurtaran kaptan. |
Gençliğin kıymeti ihtiyarlıkta bilinir (anlaşılır). |
Gençlikte para kazan (taş taşı), kocalıkta kur kazan (ye aşı). |
|
Gidilmeyen yer senin değildir (olmaz). |
Gidip de gelmemek, gelip de görmemek (bulmamak) var. |
Göğe direk, denize kapak olmaz. |
|
Gön yufka yerinden delinir. (İp inceldiği yerden kopar). |
Gönlün yazı var, kışı var. |
Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz. |
|
Gönül ferman dinlemez. |
Gönülden gönüle (kalpten kalbe) yol vardır. (Kalp kalbe karşıdır). |
Gönülsüz namaz göğe (göklere) ağmaz (Gönülsüz davara giden köpekten hayır gelmez). |
|
Gönülsüz yenen aş, ya karın ağrıtır, ya baş. |
Gören gözün hakkı vardır. |
Görenedir görene, köre nedir köre ne? |
|
Görünen köy kılavuz istemez. |
Göz görmeyince gönül katlanır. |
Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur. |
|
Gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulamaz. |
Gülme komşuna, gelir başına. |
Gülü seven dikenine katlanır. |
|
Gün doğmadan neler doğar. |
Güneş balçıkla sıvanmaz. |
Güneş girmeyen eve doktor girer. |
|
Güvenme dostuna, saman doldurur postuna. |
Güvenme varlığa, düşersin darlığa. |
Güzün gelişi yazdan bellidir. |
|
H | 52 kayıt |
|
Hacı hacı olmaz gitmekle Mekke`ye, dede dede olmaz gitmekle tekkeye. |
Haddini bilmeyene bildirirler. |
Hak deyince akan sular durur. |
|
Hak gelince, batıl gider. |
Hak yerde kalmaz. |
Hak yerini bulur. |
|
Hamala semeri yük değildir (olmaz). |
Hamama giren terler. |
Haramın temeli olmaz (Haramdan şifa olmaz). |
|
Harman dövmek keçinin işi değil. |
Hastalık sağlık bizim (insan) için. |
Hatasız kul olmaz. |
|
Hay`dan gelen, Hu`ya gider (Selden gelen, suya gider). |
Hayır dile komşuna, hayır gele başına. |
Hayvan yularından, insan ikrarından tutulur. |
|
Hayvanı yardan düşüren bir tutam ottur. |
Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar söyleşe söyleşe ( konuşa konuşa) anlaşır. |
Hekimsiz, hâkimsiz yerde oturma. |
|
Her ağacın meyvesi olmaz. |
Her ağaçtan kaşık olmaz. |
Her çok azdan olur. |
|
Her damardan kan alınmaz. |
Her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan. |
Her Firavun`un bir Musa`sı olur. |
|
Her horoz kendi çöplüğünde öter. |
Her inişin bir yokuşu vardır. |
Her işin başı sağlık. |
|
Her kaşığın kısmeti bir olmaz. |
Her koyun kendi bacağından asılır. |
Her kuşun eti yenmez. |
|
Her şeyin bir vakti var, horoz bile vaktinde öter. |
Her şeyin yenisi, dostun eskisi (makbuldür). |
Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. |
|
Her yiğidin gönlünde bir arslan yatar. |
Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez. |
Her ziyan bir öğüttür. |
|
Herkes bildiğini okur. |
Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez. |
Herkes ne ederse kendine eder. |
|
Herkesin arşınına göre bez vermezler. |
Herkesin ettiği yoluna gelir. |
Herkesin tenceresi kapalı kaynar. |
|
Herkesin yorulduğu yere han yapılmaz. |
Hesapsız kasap, ya bıçak kırar ya masat (Hesabını bilmeyen kasap, ne satır bırakır, ne masat). |
Hırsızlık bir ekmekten, kahpelik bir öpmekten. |
|
Hiddetle kalkan nedâmetle oturur. |
Hocanın (imamın) dediğini yap (söylediğini dinle), arkasından gitme (yaptığını yapma). |
Hocanın (öğretmenin) vurduğu yerde gül biter. |
|
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır. |
Horozu çok olan köyde sabah geç olur. |
Huy canın altındadır. |
|
Huylu huyundan vazgeçmez. |
|
I | 5 kayıt |
|
Irmaktan geçerken at değiştirilmez. |
Irz insanın kanı pahasıdır. |
Isıracak it dişini göstermez. |
|
Isırgan ile taharet olmaz. |
Issız eve it buyruk. |
|
İ | 35 kayıt |
|
İbadet de gizli, kabahat de. |
İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır. |
İki at bir kazığa bağlanmaz. |
|
İki baş bir kazanda kaynamaz. |
İki cambaz bir ipte oynamaz. |
İki dinle (bin işit) bir söyle. |
|
İki el bir baş içindir. |
İki karpuz bir koltuğa sığmaz. |
İki ölç, bir biç. |
|
İnsan beşer, kuldur şaşar. |
İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde. |
İnsan göre göre, hayvan süre süre (alışır). |
|
İnsan insanın (adam adamın) şeytanıdır. |
İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur. |
İnsanoğlu çiğ süt emmiş. |
|
İp inceldiği yerden kopar. |
İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü. |
İş insanın aynasıdır. |
|
İş olacağına varır. |
İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar. |
İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz). |
|
İşten artmaz, dişten artar. |
İt derisinden post olmaz. |
İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz. |
|
İt ürür, kervan yürür. |
İtin (köpeğin) duası kabul olunsaydı gökten kemik yağardı. |
İtle çuvala girilmez. |
|
İtle yatan bitle kalkar. |
İyi dost kara günde belli olur. |
İyi evlât babayı vezir, kötüsü rezil eder. |
|
İyi olacak hastanın hekim ayağına gelir. |
İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı. |
İyilik (muhabbet) iki baştan. |
|
İyilik eden iyilik bulur. |
İyilik et, denize at, balık bilmezse Hâlik bilir. |
|
K | 77 kayıt |
|
Kaçan balık büyük olur. |
Kaçanın anası ağlamamış. |
Kalaylı bakır küflenmez. |
|
Kalıp kıyafetle adam, adam olmaz. |
Kalp kalbe karşıdır. |
Kanaat gibi devlet olmaz. |
|
Kanatsız kuş uçmaz (olmaz). |
Kanı kanla yumazlar, kanı su ile yurlar. |
Kâr, zararın kardeşidir (ortağıdır). |
|
Kara haber tez duyulur. |
Kardeş kardeşi atmış, yar başında tutmuş. |
Kardeş kardeşi bıçaklamış, dönmüş yine kucaklamış. |
|
Karga yavrusuna bakmış, `benim ak-pak evlâdım` demiş. |
Karga, kekliği taklit edeyim demiş; kendi yürüyüşünü şaşırmış. |
Kartala bir ok değmiş, o da kendi yeleğinden. |
|
Katıra `baban kim?` demişler, `dayım attır` demiş. |
Kaynayan kazan kapak tutmaz. |
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez. |
|
Kaza geliyorum demez. |
Kazanmayanın kazanı kaynamaz. |
Kazma elin kuyusunu, kazarlar kuyunu. |
|
Keçi can derdinde, kasap yağ derdinde. |
Keçi nereye çıkarsa oğlağı da oraya çıkar. |
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur. |
|
Kedi uzanamadığı (yetişemediği) ciğere pis (murdar) der. |
Kedinin boynuna ciğer asılmaz. |
Kel ölür sırma saçlı olur, kör ölür badem gözlü olur. |
|
Kele, köseden yardım gelmez. |
Kelin ilâcı olsa başına sürer. |
Kem göz, kalp akçe sahibinindir. |
|
Kendi düşen ağlamaz. |
Kesilen baş yerine konmaz. |
Keskin sirke küpüne (kabına) zarar verir. |
|
Kılavuzu karga olanın burnu boktan kurtulmaz. |
Kılıç kınını kesmez. |
Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan. |
|
Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani. |
Kırkından sonra azanı teneşir paklar. |
Kısmetinde ne varsa kaşığına o çıkar. |
|
Kızı gönlüne (keyfine) bırakırsan ya davulcuya varır, ya zurnacıya. |
Kızını dövmeyen, dizini döver. |
Kimi köprü bulamaz geçmeye, kimi su bulamaz içmeye. |
|
Kiminin parası, kiminin duası. |
Kimse ayranım (yoğurdum) ekşi demez. |
Kimseden kimseye hayır yok (gelmez). |
|
Kimsenin âhı kimsede kalmaz. |
Koça boynuzu yük değil. |
Komşu komşunun külüne muhtaçtır. |
|
Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür. |
Kork Allah`tan korkmayandan. |
Korku dağları bekletir. |
|
Korkulu rüya (düş) görmektense uyanık yatmak yeğdir (hayırlıdır). |
Korkunun ecele faydası yoktur. |
Koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler. |
|
Köpeğe gem vurma kendisini at sanır. |
Köpek ekmek veren kapıyı tanır. |
Köpek sahibini ısırmaz. |
|
Köpeksiz sürüye (köye) kurt dalar (iner). |
Köprüyü geçinceye kadar ayıya dayı derler. |
Körle yatan şaşı kalkar (İtle yatan bitle kalkar). |
|
Körler memleketinde şaşılar padişah olur. |
Kötü komşu insanı (adamı) hacet sahibi eder. |
Kötü söyleme eşine, ağu katar-aşına. |
|
Kötülük her kişinin kârı, iyilik er kişinin kârı. |
Kul azmayınca Hak yazmaz. |
Kul hatasız (kusursuz) olmaz. |
|
Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez. |
Kurda, `Neden boynun (ensen) kalın?` demişler; `İşimi kendim görürüm de ondan` demiş. |
Kurt dumanlı havayı sever. |
|
Kurt kocayınca köpeklere maskara olur. |
Kurt tüyünü (köyünü) değiştirir, huyunu değiştirmez. |
Kuru lâf karın doyurmaz. |
|
Kurunun yanında yaş da yanar. |
Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. |
Kuzguna yavrusu güzel (anka) görünür. |
|
Küçük suda büyük balık olmaz. |
Kürkçünün kürkü olmaz, börkçünün börkü. |
|
L | 5 kayıt |
|
Lâf torbaya girmez. |
Lâtife lâtif gerek. |
Leyleğin ömrü laklakla geçer. |
|
Lodosun gözü yaşlı olur. |
Lokma çiğnenmeden yutulmaz. |
|
M | 23 kayıt |
|
Mahkeme kadıya mülk değil. |
Mal bulunur, can bulunmaz. |
Mal canın yongasıdır. |
|
Mart kapıdan baktırır, kazma-kürek yaktırır. |
Mart`ta yağmaz, Nisan`da dinmezse sabanlar altın olur. |
Maşa varken elini ateşe sokma. |
|
Mayasız yoğurt çalınmaz (tutmaz). |
Mazlumun âhı, indirir şahı (yerde kalmaz). |
Merhametten maraz doğar. |
|
Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan. |
Mescide gerek olan meyhaneye haramdır. |
Meyveli ağacı taşlarlar. |
|
Mızrak çuvala sığmaz (girmez). |
Minareyi çalan kılıfını hazırlar. |
Mirî malı balık kılçığıdır, yutulmaz. |
|
Misafir kısmeti ile gelir. |
Misafir on kısmetle gelir; birini yer dokuzunu bırakır. |
Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer. |
|
Misafir üç gün misafirdir. |
Muhabbet iki baştan. |
Mum dibine ışık vermez. |
|
Mühür kimde ise Süleyman odur. |
Mürüvvete endaze olmaz. |
|
N | 12 kayıt |
|
Namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz. |
Ne doğrarsan aşına, o çıkar kaşığına. |
Ne ekersen onu biçersin. |
|
Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör. |
Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. |
Ne verirsen elinle, o gider seninle. |
|
Ne yavuz (azgın) ol asıl, ne yavaş (şaşkın, miskin) ol basıl. |
Nerde birlik, orda dirlik. |
Nerde hareket, orda bereket. |
|
Nikâhta keramet vardır. |
Nisan yağmuru altın araba, gümüş tekerlek. |
Niyet hayır, akıbet hayır (selâmet). |
|
O | 9 kayıt |
|
Olacakla öleceğe çare bulunmaz. |
Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar. |
Olsa ile bulsayı ekmişler, hiç bitmiş (yel ile yuf bitmiş). |
|
Ortak (kuma) gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş. |
Osmanlı`nın ayağı üzengide gerek. |
Otu çek, köküne bak. |
|
Oturduğu ahır sekisi, çağırdığı İstanbul türküsü. |
Otuz iki dişten çıkan, otuz iki mahalleye yayılır. |
Oynamasını bilmeyen gelin yerim dar demiş. |
|
Ö | 9 kayıt |
|
Ödünç güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir. |
Öfkeyle kalkan, zararla (ziyanla) oturur. |
Öküze boynuzu yük değil. |
|
Ölenle ölünmez. |
Ölmüş eşek, kurttan korkmaz. |
Ölüm ile öç alınmaz. |
|
Ölüm kalım (dirim) bizim için. |
Önce can, sonra canan. |
Önce düşün, sonra söyle. |
|
P | 10 kayıt |
|
Padişahın bile arkasından kılıç sallarlar. |
Papaz her gün pilâv yemez. |
Para ile imanın kimde olduğu belli olmaz (bilinmez). |
|
Para parayı çeker. |
Paranın yüzü sıcaktır. |
Parayı veren düdüğü çalar. |
|
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. |
Pilâv yiyen, kaşığını yanında (belinde) taşır. |
Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın. |
|
Püf demeye dudak ister. |
|
R | 6 kayıt |
|
Ramazanda yalan söyleyenin (oruç yiyenin) bayramda yüzü kara olur. |
Rüşvet kapıdan girince iman bacadan çıkar. |
Rüzgâr eken, fırtına biçer. |
|
Rüzgâr esmeyince yaprak kıpırdamaz (dal oynamaz). |
Rüzgâra tüküren kendi yüzüne tükürür. |
Rüzgârın önüne düşmeyen yorulur. |
|
S | 56 kayıt |
|
Sabır acı ise de (acıdır) meyvesi tatlıdır. |
Sabreden derviş, muradına ermiş. |
Sabreyle işine, hayır gelsin başına. |
|
Sabrın sonu selâmettir. |
Saçın ak mı kara mı, önüne düşünce görürsün. |
Sadık dost akrabadan yeğdir. |
|
Sağ baş yastık istemez. |
Sağ elinin verdiğini sol elin görmesin. |
Sağır işitmez, uydurur (yakıştırır). |
|
Sağlık, varlıktan yeğdir. |
Sahipsiz eve it buyruk. |
Sakınılan göze çöp batar. |
|
Sakla samanı, gelir zamanı. |
Sana taşla vurana, sen aşla vur (dokun). |
Sana vereyim bir öğüt: Kendin ununu kendin öğüt. |
|
Sanat altın bileziktir. |
Sanatını ustadan öğrenmeyen (görmeyen) öğrenemez. |
Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış. |
|
Sayılı gün tez geçer. |
Sayılı koyunu kurt kapmaz. |
Sebepsiz kuş bile uçmaz. |
|
Sefa ile yenen cefa ile kazanılır. |
Sel gider kum kalır (kişi ettiğini bulur). |
Sen ağa, ben ağa; bu ineği kim sağa? |
|
Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler. |
Sen işten korkma, iş senden korksun. |
Serçeden korkan darı ekmez. |
|
Sermayen bir yumurta ise taşa çal. |
Sevda geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur. |
Seyrek git sen (sıkça varma) dostuna, kalksın ayak üstüne. |
|
Sıçan çıktığı deliği bilir. |
Sıçan geçer yol olur. |
Sinek küçüktür ama mide bulandırır. |
|
Sinek pekmezciyi tanır. |
Soğanın acısını yiyen bilmez doğrayan bilir. |
Son pişmanlık fayda vermez. |
|
Sona kalan dona kalır. |
Sonradan gelen devlet, devlet değildir. |
Sora sora Bağdat bulunur. |
|
Soran yanılmamış. |
Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir. |
Söyleyenden dinleyen arif gerek. |
|
Söz ağızdan çıkar. |
Söz gümüşse, sükût altındır. |
Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir. |
|
Sözünü bil, pişir; ağzında der, devşir. |
Su akarken testiyi doldurmalı. |
Su bulanmayınca durulmaz. |
|
Su bulununca (görülünce) teyemmüm bozulur. |
Su küçüğün, söz (sofra) büyüğün. |
Su testisi su yolunda kırılır. |
|
Su uyur, düşman uyumaz. |
Suyun yavaş akanından, insanın yere bakanından kork. |
Sükût ikrardan gelir. |
|
Sürüden ayrılanı (ayrılan kuzuyu, koyunu) kurt kapar (yer). |
Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer. |
|
Ş | 8 kayıt |
|
Şahin, sinek avlamaz. |
Şakanın sonu kakadır. |
Şap ile şeker bir değil. |
|
Şeriatın kestiği parmak acımaz. |
Şeytanın dostluğu darağacına kadardır. |
Şeytanla kabak ekenin, kabak başına patlar. |
|
Şimşek çakmadan gök gürlemez. |
Şöhret afettir. |
|
T | 27 kayıt |
|
Tarlada izi olmayanın, harmanda yüzü olmaz. |
Tarlanın iyisi suya yakın, daha iyisi eve yakın. |
Tarlaya saban, sürüye çoban. |
|
Taşa çıkan keçinin, ağaca çıkan oğlağı olur. |
Taşıma (dökme) su ile değirmen dönmez. |
Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. |
|
Tatlı ye, tatlı söyle (konuş). |
Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış. |
Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur. |
|
Tebdil-i mekânda ferahlık vardır. |
Tek kanatla kuş uçmaz. |
Tekkeyi bekleyen çorbayı içer. |
|
Tembele iş buyur, sana akıl öğretsin. |
Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var. |
Tereciye tere satılmaz. |
|
Terzi kendi söküğünü dikemez. |
Testiyi kıran da bir, suyu getiren de. |
Teşbihte (temsilde) hata olmaz. |
|
Tevekkelin (tevekküllünün) gemisi batmaz (eşeğini kurt yemez). |
Tırnağın varsa başını kaşı. |
Tilki tilkiliğini bildirinceye kadar post elden gider. |
|
Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkânıdır. |
Tilkiye, `Tavuk kebabı yer misin?` diye sormuşlar; `Adamı güldürmeyin` diye cevap vermiş. |
Tok, acın hâlinden bilmez (Var ne bilsin yok hâlinden). |
|
Tuz, ekmek hakkını bilmeyen kör olur. |
Türk karır, kılıcı karımaz. |
Türkün aklı sonradan gelir. |
|
U | 10 kayıt |
|
Ucuz alan pahalı alır (pahalı alan aldanmaz). |
Ucuz etin yahnisi yenmez (tatsız olur). |
Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti. |
|
Ulu sözü dinlemeyen, uluyakalır. |
Ulular köprü olsa basıp geçme. |
Ummadığın taş baş yarar. |
|
Umut, fakirin ekmeğidir. |
Ustanın çekici bin altın. |
Uşağı işe koş, sen de ardına düş. |
|
Uyuyan yılanın kuyruğuna basma (basılmaz). |
|
Ü | 5 kayıt |
|
Üçlenmemiş eken, olmamış biçer. |
Ürümesini (ürmesini) bilmeyen köpek (it), sürüye kurt getirir. |
Ürüyen köpek ısırmaz (kapmaz). |
|
Üşenenin (utananın, erinenin) oğlu kızı olmamış. |
Üzüm üzüme baka baka kararır. |
|
V | 13 kayıt |
|
Vakit nakittir. |
Vakitsiz öten horozdan, ancak onu keserek kurtulan insanlar; yerinde ve zamanında konuşmayan insanı da cezalandırıp susturmakta hiç tereddüt etmezler. |
Vakitsiz öten horozun başını keserler. |
|
Var evi, kerem evi; yok evi, verem evi. |
Var ne bilsin yok hâlinden. |
Var varlatır, yok söyletir. |
|
Varını veren utanmamış. |
Varsa (var mı) pulun, herkes kulun; yoksa (yok mu) pulun, dardır yolun (Paran varsa, cümle âlem kulun; paran yoksa, tımarhane yolun). |
Veren eli herkes öper. |
|
Verip pişman olmaktansa, vermeyip düşman olmak yeğdir. |
Verirsen doyur, vurursan duyur. |
Verirsen veresiye, batarsın karasuya. |
|
Vermeyince Mabud, neylesin Mahmud. |
|
Y | 59 kayıt |
|
Yağına kıymayan, çöreğini yavan (yoz, kuru) yer. |
Yağmur yağsa kış değil mi? Kişi hâlini bilse hoş değil mi? |
Yakın (hayırlı) dost (komşu), hayırsız akrabadan (hısımdan) yeğdir (iyidir). |
|
Yalancı kim? İşittiğini söyleyen. |
Yalancının evi yanmış, kimse inanmamış. |
Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. |
|
Yalnız öküz, çifte (boyunduruğa) koşulmaz. |
Yalnız taş duvar olmaz. |
Yanlış hesap Bağdat`tan döner. |
|
Yapı taşı, yapıdan kalmaz. |
Yarası olan gocunur. |
Yarım elma, gönül (hatır) alma. |
|
Yarım hekim candan eder, yarım hoca dinden eder. |
Yarınki kazdan, bugünkü tavuk yeğdir. |
Yaş kesen, baş keser. |
|
Yatan aslandan, gezen tilki yeğdir. |
Yatan kurttan, yeler tilki yeğdir. |
Yatanın, yürüyene borcu var. |
|
Yavaş (yumuşak huylu) atın çiftesi pek (yavuz) olur. |
Yavuz at, yemini (yavuz it ününü) kendi artırır. |
Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır. |
|
Yaza çıkardık danayı, beğenmez oldu anayı. |
Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer. |
Yazın gölge hoş, kışın çuval boş. |
|
Yazın gölge kovan, kışın karın ovar. |
Yeğniği yel alır, ağır yerinde kalır. |
Yel, kayadan ne koparır (aparır). |
|
Yemeyenin malını yerler (üstüne bir bardak bu içerler). |
Yerdeki yüze basılmaz (kimse basmaz). |
Yerin kulağı var. |
|
Yerini bilmeyen, yılda bir kat urba eskitir. |
Yıl uğursuzundur. |
Yılana yumuşak diye el sunma. |
|
Yılanın başı küçükken ezilmeli. |
Yırtıcı (alıcı) kuşun ömrü az olur. |
Yiğidin malı meydandadır. |
|
Yiğidin sözü, demirin kertiği. |
Yiğit arkasından vurulmaz. |
Yiğit meydanda belli olur. |
|
Yiğit yarasına yiğit katlanır. |
Yiğit yiğide at bağışlar. |
Yoğurdum (ayranım) ekşidir diyen olmaz. |
|
Yoksul âlâ ata binse, selâm almaz. |
Yol bilen kervana katılmaz. |
Yol sormakla bulunur. |
|
Yol yürümekle, borç ödemekle tükenir. |
Yolcu yolunda gerek. |
Yoldan (yol ile) giden yorulmaz. |
|
Yoldan kal, yoldaştan kalma. |
Yularsız ata binilmez. |
Yumurtasına hor bakan civcivini cılk eder. |
|
Yurdun otlusundan kutlusu yeğdir. |
Yuvarlanan taş yosun tutmaz. |
Yuvayı yapan dişi kuştur. |
|
Yürük at yemini kendi artırır. |
Yürük ata kamçı değmez. |
Yüz verme arsız olur, az verme hırsız olur. |
|
Yüz, yüzden utanır. |
Yüzü güzel olanın huyu da güzeldir. |
|
Z | 12 kayıt |
|
Zahirenin ambarı sabanın ucundadır. |
Zahmetsiz rahmet olmaz. |
Zararın neresinden dönülse kârdır. |
|
Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır. |
Zenginin malı, züğürdün çenesi yorar. |
Zırva tevil götürmez. |
|
Zor kapıdan girerse, şeriat bacadan çıkar. |
Zor oyunu bozar. |
Zora dağlar dayanmaz. |
|
Zorla güzellik olmaz. |
Zurnada peşrev olmaz (ne çıkarsa bahtına). |
Züğürtlük zâdeliği bozar. |