Mozart“Mozart,yaşadığı yerden uzakta bir konser verecekti. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştı ve konser başlamak üzereydi. Mozart konser salonuna girdiğinde salonda sadece on kişi vardı. Salondakiler konserin iptal edilip edilmeyeceğini birbirlerine soruyorlardı. Mozart piyanosunun başına geçti ve tuşlara dokunmaya başladı. Mozart salonda kaç kişi olduğunu değil,yalnızca vereceği konseri düşünüyordu. Düşüncesi yalnızca piyano çalma üzerinde yoğunlaşmıştı. Bu yüzden iç durumu ve vücut etkinliği mükemmeldi. Tüm vücudu müziğin ahengi ile yoğrulmuştu. O, sanatın üstün gücüne inanıyordu. Kendini ve onu dinlemeye gelen insanları adeta tedavi ediyordu. O sırada Mozart’a salonda kaç kişinin olduğunu sorsalar, herhalde söyleyemezdi. Konserini bitirdiğinde salondaki on kişinin alkışı bütün salonu dolduruyordu. Mozart ve onu dinleyenler müstesna bir gün yaşamışlardı.Mozart,akşam eşine yazdığı mektupta şöyle diyordu: -Burada harika bir konser verdim ve herkes ayakta alkışladı.” “Bir seminerimde katılımcılara bir kelime verdim, kelime –diyet- idi. Bu kelimenin kendilerinde çağrıştırdığı basit şekli çizmelerini istedim. Birisi bir doktor çizdi,biri bir elma,biri bir tavuk vs. Herkesin çizdiğinden bir şeyler anladım da, Yaşar Bey adlı katılımcının çizdiğinden hiçbir şey anlayamadım. Yaşar Bey –diyet- deyince bir araba çizmişti. Kendisine niçin araba çizdiğini sorunca bana şöyle cevap verdi: -Hocam ben eşimle iddiaya girdim. Eğer bir ay içinde 5 kilo zayıflamazsam, eşime bir araba alacağım. O yüzden –diyet- deyince benim aklıma hemen araba geliyor.” |
||